Merhaba,
Benim adım Ayşe, 34 yaşındayım ve İstanbul’da yaşıyorum. Aile içi ev işleri konusundaki deneyimlerimi sizinle paylaşmak istiyorum çünkü bu konu benim de hayatımın önemli bir parçasını oluşturuyor.
Çocukluğumdan beri, ev işleri genellikle kadınlara aitti. Annem her zaman evin işlerini üstlenirken, babam genellikle iş hayatıyla daha çok meşguldü. Bu, evdeki görevlerin cinsiyete dayalı bir şekilde dağıtıldığı bir ortamda büyüdüm ve bu durumun normal olduğunu düşünüyordum.
Ancak, yetişkinlik dönemimde bu durumun eşitsiz olduğunu ve kadınların üzerine daha fazla iş yükü bindiğini fark etmeye başladım. Evlendikten sonra, kendi ailemi kurduğumda, bu eşitsizliği daha net bir şekilde gözlemlemeye başladım. Eşimle birlikte, ev işlerini paylaşmamız gerektiğini konuştuğumuzda, bazı klasik cinsiyet rollerine takılmış olduğumuzu fark ettik. Örneğin, yemek yapma, temizlik ve çocuk bakımı gibi işlerin büyük çoğunluğunu ben üstleniyordum.
Bu durum, hem benim hem de eşimin zamanını ve enerjisini dengesiz bir şekilde tüketiyordu. Ayrıca, bu eşitsizlik hissi, ilişkimizi de olumsuz etkiliyordu çünkü adil olmayan bir iş dağılımı, karşılıklı saygı ve anlayışı zedeliyordu.
Son zamanlarda, bu konuda bir değişiklik yapmaya karar verdik ve ev işlerini daha adil bir şekilde paylaşmaya başladık. Eşitlikçi bir yaklaşım benimseyerek, her birimizin güçlü yanlarını ve zayıf yanlarını göz önünde bulundurarak, işleri daha dengeli bir şekilde paylaşmaya başladık. Bu, ilişkimizde daha büyük bir uyum ve mutluluk getirdi ve her birimizin daha fazla zaman ve özgürlüğe sahip olmasını sağladı.
Bu deneyimlerimden yola çıkarak, toplumsal cinsiyet eşitliği ve aile içi adalet konularının önemini vurgulamak istiyorum. Her birimizin, cinsiyetimize bakılmaksızın, ev işlerini paylaşarak daha sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurabileceğimizi düşünüyorum.
Saygılarımla,
Ayşe